duygu@canakkaleolay.com
Bu durum göründüğünden daha karmaşık bir meseledir ve hikayesi büyüdüğümüz eve kadar uzanmaktadır. Aslında olay devamlı olarak etrafımıza aynı kişileri çekmemiz değildir, çünkü mesele o kadar basit değil. Aklımızdaki kafa karışıklığını biraz olsun giderebilmek için daha derinlere inmeliyiz. Ama oraya yavaş yavaş geleceğiz. Öncelikle biraz daha yüzeyde olan konulardan bahsedelim…
İnsanlar olarak nadiren zor yola başvururuz. Çünkü insan zihni çoğunlukla kolay ve alışılmış olana doğru yönelir. Daha önceden gidilmiş, ayak izleri hâlâ belirgin olan yollar her zaman daha güvenli ve barizdir, hata yapma payı da oldukça düşüktür. Yeni bir yolu tercih etmekten, belli belirsiz ayak izleri bırakmaktan; yani kötü sonuçlanması sadece bir ihtimalden ibaret olan bir seçenekten daha güvenli gelir. Bu örneği vermemdeki sebep şu: Geçmiş kalp kırıklıklarımızdan ders çıkarmak ile onları tekrarlamak arasında ince bir çizgi vardır. Onların geçmişte kalmasının bir sebebi olmasıyla birlikte, birçok insan o sebebin ayırdında olarak veya olmayarak, hayatlarında tekrardan o insana, yani o alışkanlığa ihtiyaç duyarlar. İster iyi ister kötü bir şekilde ilerleyen ve sonlanan bir ilişki olsun.
Dediğim gibi; insan zihni karmaşadan uzak durmak ister. Yeni bir şeyden ziyade eski olanı daha güvenli bulur. Aslında kalp ile düşünmek veya kalp ile aklın savaşı diye bir şey yoktur. Zihin birçok kez kendisi ile bir savaşa girer ve eğer kazanırsa, kaybederiz. O yüzden beyni kandırmak düşünüldüğünden daha zor bir iştir ve çoğu kişi gereken zamanda başarmakta zorlanır. Şimdi devamlı olarak aynı tip insanların karşımıza çıkmasına gelelim…
Eğer bu makaleyi okuyorsanız muhtemelen siz de bu durumdan mustaripsiniz. Bu soruya yanıt arayan kişilerin birçoğunun kendine verdiği cevap şu: ‘’Aynı kişileri çekiyorum, demek ki sorun bende.’’ Öncelikle içiniz rahat olsun; sorun sizde değil. Ve hayır, bir mıknatıs yardımıyla çekmiyorsunuz. Daha önceden değindiğim gibi; ilişkinizde ister kötü ister iyi tecrübeler edinin, bunlar sizin anılarınız, sizin alışkanlıklarınız. Onlara tutunmaya çalışmanızda yanlış bir şey yok. Bu durum çoğunlukla bir madde bağımlılığından bile daha tehlikeli ve kurtulmaya çalışması da ona kıyasla daha zor. Çünkü siz kurtulduğunuzu düşünseniz bile, zihin unutmuyor. Zihne tandık gelmesi için güzel ve sürdürülebilir olmasına gerek yok. Belli bir zamanınızı o alışkanlıklarla sürdürmüş olmanız yeterli. Burada da sizin bir suçunuz yok. Toksik birine maruz kalmış olmanızın sizin suçunuz olmadığı gibi, zihninizin o toksikliğe ihtiyaç duyması da sizin suçunuz değil. Şimdi bu konuyu iki farklı senaryo kullanarak ele alalım:
Yeni biriyle bir birlikteliğe başladınız diyelim- adı da X
olsun-; her şey güzel, sağlıklı bir yolda ilerliyor. Gayet iyi
anlaşıyorsunuz ve aranızda ufak tefek anlaşmazlıklar dışında
herhangi bir sorun yok. Sevgi ve saygı çerçevesinde ilerleyen bu
ilişki sizin ister istemez gözünüze batacak ve durumun farkına
varır varmaz hemen kuşkuya düşeceksiniz ve X’in size gösterdiği
normal davranışları sorgulamaya başlayacaksınız. Onda veya
kendinizde bir sorun olduğunu düşüneceksiniz çünkü önceki
partnerinizden- adı Y olsun- herhangi bir saygı görmemiş veya
devamlı olarak manipülasyona uğramış olacaksınız. İçten içe X’den
gelen sevgiyi, saygıyı, dürüstlüğü hak etmediğinizi
düşüneceksiniz. Kendinizi bu ilişkiye, o insana ait
hissetmeyeceksiniz ve farkında bile olmadan ilişkiyi sonlandırma
isteği duyacaksınız.
Diğer bir senaryomuz ise şöyle: Y kişisiyle olan toksik
ilişkinizi sonlandırdıktan sonra yeni bir ilişkiye hazır
hissettiniz ve tesadüfen yeni biriyle tanıştınız-ismi V olsun-.
Bu kişiyle konuştukça kafa yapınızın fazlasıyla uyduğunu, birçok
ortak noktanız olduğunu keşfettiniz ve aranızda daha en baştan
bir çekim meydana geldi. Bu kadar kısa süre sonra böylesine
harika bir insanla-sizin tanımınızla- tanıştığınız için kendinizi
o kadar şanslı hissettiniz ki, hislerinizi dökecek uygun
kelimeleri bile bulmakta zorlandınız. V’nin ayaklarınızı yerden
kestiğini fark ettiniz ve bu hisse tutundunuz. Ta ki zamanla
aşağı doğru düşmekte olduğunuzu fark edene kadar. Önce duruma
anlam veremediniz, fakat daha sonrasında zamanında sizin için çok
fazla tanıdık olan bir hisle boğuştuğunuzu fark edene kadar… V
kişisi başlarda verdiği ilgiyi ve sevgiyi zaman geçtikçe
azaltmaya başladı ve günün sonunda birden kesti. Bu durum
karşısında afalladınız ve sahip olduğunuz ilişkinin nasıl böyle
bir yola girdiğini düşünmekten kafayı yer oldunuz ve yavaş yavaş
o düşünceler belirmeye başladı: ‘’Acaba sorun bende mi?’’ ‘’Onu
çok mu sıkıyorum?’’ ‘’Güvenini zedeleyecek bir şey mi yaptım?’’
‘’Beni hâlâ seviyor mu?’’ Ve sonrasında V kişisi eskiden verdiği
ilgiyi tekrar vermeye başlar ve aklınızdaki düşünceler sığ bir
mezara gömülüp gider.Ta ki verdiği tüm ilgiyi tekrardan geri
alana kadar (Manipülasyon konusuna başka bir makalemde detaylıca
değineceğim). Ve her şey tekrardan başa döndü. Bir anda aklınıza
daha önce Y ile olan ilişkiniz geldi ve her şey netlik kazandı. O
ilişkiyi ve ilişkilerinizdeki travmaların tekrar ettiğini fark
ettiniz ve derhal bir çıkış yolu aramaya başladınız: Ya zor olanı
seçip bu ilişkiyi sonlandıracaksınız, ya da kolay olanı seçip,
ilişkiye devam edip sonsuz bir kısır döngü içine hapsolacaksınız.
Peki ya bir anda aklınıza şu düşünce saplanırsa: ‘’ Neden hep
aynı kişileri çekiyorum?’’
Her birlikte olduğunuz kişi sizi bir toksiklik döngüsüne hapsediyorsa bundan kurtulmanın yolu aslında basittir. Önce herhangi bir döngüden nasıl kurtulabileceğinize kafa yoralım. Bir döngüden kurtulmanın en iyi yolu; döngüdeyken yaptıklarınızı tekrarlamamaktır ve size yapılan saygısızlığın her daim ayırdında olmaktır. Bu döngü çoğu zaman ailede başlar aslında. Ailenizin size olan tutumunu ele alın öncelikle. Eğer sizi zehirliyorlarsa, size kendinizi kötü hissettiriyorlarsa, kısacası sizi manipüle ediyorlarsa bunun farkına varın ve bu durumu diğer ilişkilerinizle karşılaştırın. Belki de farkında olmadan ailenizin sizi maruz bıraktığı toksikliğe ihtiyaç duyuyor olabilir ve karşınızdaki partnerle veya arkadaşlarınızla ailenizle olan ilişkiyi tekrar etmeye çalışıyor olabilirsiniz. Çünkü size başka türlüsü öğretilmemiştir ve ailenizin size yansıttığı bu zehri normal ve sağlıklı kabul etmişsinizdir. Dolayısıyla başka birinden gelecek normal bir muameleyi bir incelik, hatta hak etmediğiniz bir davranış olarak nitelendirirsiniz ve bu tutumları karşısında şaşırırsınız. Aileyle birlikte gelen bir şeyden kurtulmak kolay değildir, fakat buradaki en önemli adım farkında olmak ve en kısa sürede harekete geçmektir. Yeter ki o döngüden çıkma konusunda istekli olun ve en başta ‘’siz’’ kendinize hak ettiğiniz değeri verin. Kendinizi yüzde yüz sevmek veya kendinize tapmak zorunda değilsiniz. Sadece özdeğerinizin farkına varın ve bunu daha da geliştirmenin yollarını arayın. Sağlıklı bir ilişki ile zehirle dolu sağlıksız bir ilişkiyi ayırt edebilmek en başta kişinin kendisiyle sağlıklı bir ilişki olmasından geçiyor.
Dediğim gibi; başınıza gelen bu olaylarda sizin hiçbir suçunuz yok, ama döngünün kırılıp kırılmaması tamamen sizin göstereceğiniz tutuma ve davranışlara bağlıdır. Ailenizin veya diğer ilişkilerinizin size verdiği toksikliğe muhtaç değilsiniz. En başta kendi kendinizin ruh eşisiniz, sizi sizden başka kimse anlayamaz. Bu yüzden kendinizi anlamaya çalışın ve kendinizle olan bağlantıyı asla kaybetmeyin. Böylece sizin için neyin doğru, neyin yanlış olduğunu daha kolay bir şekilde ayırt edebilirsiniz.