Esra Güller

esragullerx@gmail.com

Dünyaya baktığımız pencere

Herkese doğduğunda, Dünyaya bakacağı bir pencere verilir. Kimi zaman gökyüzünü izlemek için, kimi zaman terk edilmiş binaları. Kimse Dünya'ya aynı pencereden bakmak için doğmaz.

3200

Çocukluk anılarında herkesin bildiği bir anı gibi, tüm çocuklara aynı kalemleri bile verseniz, herkes farklı bir renge boyar çizdiği evi. O halde neden dünyayı aynı yerden görmek için uğraşıyoruz?

Hayatta herkesin, Dünya'ya açtığı bir penceresi vardır. Kiminin penceresi tüm duvarı kaplarken, kimi ufak bir pencereden izler dışarısını. Kiminin pencerelerinde demirleri vardır. Gökyüzünü bile özgür hissederek izleyemez. Bazıları gökyüzünü görmek istemez bile, onun istediği karşısında duran hiç koşmadığı o ormandır.

Her insan Dünyaya farklı bir yerden bakar, farklı bir bakış açısından. Gördüğü şeyler, görmek istediği şeyler farklıdır. Tüm bunlar farklıyken Dünya aynı yer diyebilir miyiz? Aynı yerden görmeyeceğimizi bildiğimiz ve hatta ezberlediğimiz halde neden aynı şeyleri görmek için kendimizi yoruyoruz?

Hiçbir zaman aynı düşüncelerle bakmayacağız önümüzdeki aynı yere. Birimiz çiçekleri görecek, diğerimiz ileride koşturan sincapları. Birisi hiç görmeyecek bunları. Etrafa kötü bir koku yayan, hiç kimsenin sevmediği bir bataklık olacak tek odağı. Her zaman olduğu gibi, her insan kendi zihninin yansımalarını görecek dünyada. Ne gördüyse, dünyaya nereden bakıyorsa onu.

Ne kadar zorlasak bile dünyayı bizim gibi görmeyecek insanlar için çok fazla zaman harcıyoruz. Hiçbir çiçeği koklamak için eğilmeyecek, başını kaldırıp gökyüzüne bakmaktan korkacak, güneşin doğuşunu ve batışını görmek istemeyecek insanlara bunların güzelliğini anlatmak onlara hiçbir zaman fayda sağlamayacaktır. Tıpkı bize sağlamayacağı gibi.

Kendi dünyamızda olan manzaralar başka insanların baktığı yerde olmayacaktır her zaman. Bunun için ne insanlara kızabilir ne de kendi penceremizi değiştirebiliriz. Burada aynı zamanda şöyle bir soru ortaya çıkıyor, baktığımız yeri değiştirsek bile dünyayı aynı yerden görmeyecek miyiz?