İçişleri Bakan Yardımcısı Bülent Turan’dan 28 Şubat açıklaması

İçişleri Bakan Yardımcısı Bülent Turan, 28 Şubat ‘postmodern darbesi’ne ilişkin, "O gün 'Nerede kaldınız?' diyen yazarların bugün halen yazarlık yapmasından ben utanıyorum. O gün sessiz kalmakla övünen, gününü gün eden iş adamlarının bugün halen iş adamı olmasından utanıyorum." dedi.

747

İçişleri Bakan Yardımcısı Bülent Turan, Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) tarafından genel merkez binasında düzenlenen ‘Türkiye'nin Demokrasi Serüveni ve Yeni Anayasa’ programında konuşma yaptı. Turan, 28 Şubat müdahalesinin Türkiye'nin tüm sosyolojik katmanlarına farklı bedeller ödettiğini söyledi.

“Milletin alın terine bedel yazıldı”

Darbenin Türkiye'nin ekonomisine maliyetinin 380 milyar dolar olduğunu dile getiren Turan, "Bunun dışında 25 banka Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devredildi. Yani o bankaların zararı bu milletin sırtına, alın terine bedel olarak yazılmış oldu. Bir gecelik faiz yüzde 7 bin 500'ü buldu." diye konuştu.

Turan, 2010 yılında yapılan anayasa değişikliği ile ‘darbecileri koruyan’ geçici maddenin kaldırıldığını aktararak, 28 Şubat'ın tek sorumlusunun asker olmadığını anlattı.

“O gün sessiz kalmakla övünenlerden utanıyorum”

Askere ‘haydi artık’ ve ‘geç kaldınız’ diyen yazarlar ve finansörlerle sessiz kalan siyasetçilerin de sorumluluğunun bulunduğunu, toplumun 28 Şubat'a farklı görüş ve etkinliklerle hazırlandığını belirten Turan, "Ardından bu sert adımlar atıldı, acımasızca bir süreç başladı. Ancak o gün 'Nerede kaldınız?' diyen yazarların bugün halen yazarlık yapmasından ben utanıyorum. O gün sessiz kalmakla övünen, gününü gün eden iş adamlarının bugün halen iş adamı olmasından utanıyorum." ifadelerini kullandı.

"Darbecilerden hesap sormadıkça bu ülkede bir daha darbe olmamasının garantisini sağlayamayız" diyen Turan, 2010 referandumunun bu kapsamda çok kıymetli bir adım olduğunu vurguladı.

“Darbelerin hiçbir farkı yok”

Türkiye'de ilk darbelerin kaba, soft ve çok ucuz yöntemlerle gerçekleştirildiğinin altını çizen Turan, şöyle devam etti: "Sonra Türkiye'de teknoloji geliştiği gibi, zihinler dönüştüğü gibi darbeciler de kendisini geliştirdi. Daha soft, daha farklı, daha ustaca yapılan darbelere şahitlik ettik. '28 Şubat'ın halen darbe mi değil mi?' olduğunu anlamayanlar var bu ülkede. Niye, askerin silahıyla çıkıp dayatmadığını düşündüler, 1980 gibi. Daha öncekiler gibi olmadığını düşündüler. Oysa sonuç itibarıyla hiçbir fark yoktu darbelerin. Osmanlı'da da darbe vardı ama Osmanlı'da padişahı yerinden kaldırıp tekrar adım atan darbeciler meşru olmanın yolunu hanedanın üyesini oraya oturtmak olarak gördüler. Yani bir padişah kaldırıldıysa onun oğlu, yakını oraya getirildi. Bir anlamda kendileri açısından meşruiyet sağlanmış oldu. Ama Türkiye'de yeni dönem modern darbe anlayışında o kadar sert, o kadar acımasız davranıldı ki bir adam alındı, idam edildi.

(HABER MERKEZİ)
Paylaş