İklim değişikliği istilacı türlere kapı açıyor!

İklim değişikliği ve denizlerdeki doğal canlı türlerin korunamaması popülasyonları değiştiriyor. Güney Ege ve Karaburun Körfezi’ne kadar gelen istilacı türler, Marmara’nın kapısında!

1850

İklim değişikliği, deniz sıcaklığı artması ve doğal canlı türlerini korumaması gibi sebepler, Marmara Denizi’ne yönelik istilacı türlerin tehdidini artırıyor. Marmara Denizi’ne yönelik istilacı türlerden olan Balon Balığı ve Aslan Balığı tehdidine ilişkin görüşlerini aldığımız Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, bu türlerin Marmara’da görüldüğüne dair iddiaları değerlendirdi.

“Varsayımlar üzerinden açıklamalar yapılmamalı”

Marmara Denizi’nde henüz, “istilacı/tehlikeli türler” olarak bilinen, Balon Balığı, Aslan Balığı veya uzun dikenli denizkestanesi gibi türlerin olmadığını dile getiren Prof. Dr. Sarı, söz konusu türlerin bulunduğuna dair açıklama ve haberlerde dikkatli olunması gerektiğini ifade etti. Bu yıl iki mevsimde, bütün Marmara’da araştırmalar yaptıklarını ve bu türlerden herhangi birisiyle karşılaşmadıklarını dile getiren Sarı, “Diğer taraftan resmi olarak hiçbir akademisyen bilimsel bir makale yayınlamadığı gibi, bunların Marmara’da görüldüğüne dair balıkçılardan da hiçbir bildirim yok. Dolayısıyla Marmara Denizi’nde şuan itibariyle, ‘istilacı’ olarak tabir ettiğimiz türler yok, bunların Marmara Denizi’nde olduğuna dair haberler varsa ve yapılıyorsa, bunların tam araştırılmadan yapılan haberler olabileceğini değerlendiriyoruz” dedi. Sarı, “Denizler böyle ısınmaya devam ederse, şuanda Güney Ege’ye kadar çıkmış olan bu türler, bir gün Marmara’ya da gelebilir. Bu bir varsayımdır. Bu varsayımlar üzerinden yapılan açıklamalar, sanki bu türler bugün varmış gibi değerlendirilirse, bu yanlış olur” ifadelerini kullandı.

Uzun vadede bu türler Marmara’ya gelebilir mi?

İklim değişikliğinin çok farklı etkileri olan, hesap edilemeyen birçok bileşeni olan bir durum olduğunu dile getiren Prof. Dr. Mustafa Sarı, istilacı/tehlikeli/yabancı türler olarak ifade edilen bu canlıların, Kızıldeniz’den girdiklerini söyledi. Sarı, Hint-pasifik kökenli bu canlıların Süveyş Kanalının açılmasıyla birlikte Akdeniz’e girdiklerini ve çok uzun bir süre Doğu Akdeniz’de kaldıklarını dile getirdi. Bu türlerin uzunca bir süre yayılım göstermediklerini, fakat iklim değişikliğine bağlı olarak deniz yüzeyi sıcaklıklarının artmasıyla beraber önce batıya, daha sonra da kuzeye doğru çıkmaya başladıklarını söyleyen Sarı, “Şuanda İzmir Körfezi’nin girişine, Karaburun Yarımadasına ulaştıklarını biliyoruz. Ancak, buradan daha yukarıya çıktıklarına dair henüz elimizde bir bilimsel kanıt yok. Buradan daha yukarıya çıktıklarında, ilk ulaşacakları yer Edremit Körfezi olur, daha sonra Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi… Ama bunun ne kadar bir süre içerisinde gerçekleşebileceğine dair elimizde bir veri yok. Bilimsel olarak yapılmış simülasyonlar var farklı araştırıcılar tarafından; ısınma böyle devam ederse, bu türlerin yayılma hızı şöyle olursa, şu kadar yıl sonra şuraya çıkarlar gibi öngörüler var. Ancak şuana kadar Marmara Denizi’nde veya Çanakkale Boğazı’nda bu türlerin görüldüğüne ilişkin elimizde bir kanıt yok. Bunun altını çizelim” dedi.

“Canlı türlerimizi korumalıyız”

İstilacı türlerin etkilerinin ne olacağına dair, onlar gelmeden bir şey söylemenin çok yanlış olacağını ifade eden Sarı, basının ve kamuoyunun ilgi gösterdiği bir konu olduğunu ve vatandaşı paniğe sevk etmenin doğru olmayacağını vurguladı. Söz konusu türlerin gelme olasılığı olduğunu ama bunun “yarın” ya da “birkaç yıl” gibi bir öngörüde bulunmanın zor olduğunu söyledi. İstilacı türleri sadece Balon Balığı, Aslan Balığı, uzun dikenli denizkestanesine hapsetmemek gerektiğini de belirten Prof. Dr. Sarı, istilacı türler bir bitki, bir plankton ya da bir denizanası türü de olabileceğini vurgulayarak, geçen yıl Marmara Denizi her tarafında görülen Pusula Denizanası örneğini verdi. Prof. Dr. Sarı, “Pusula Denizanası, bizim doğal türümüz değil. 2000’li yılların başında Marmara Denizi’ne geldi. Marmara Denizi’nin yapısı uygun seviyeye geldiği için çok hızlı çoğaldı ve popülasyonu inanılmaz seviyeye ulaştı. Geçen sene Mart ayından itibaren Temmuz ayı başına kadar Marmara Denizi’nde kıyılarda nereye baksak birkaç tane Pusula Denizanası görülür haldeydi. Dolayısıyla önlem anlamamız lazım. Önlem olarak yapılması gereken doğal popülasyonlarımızı korumamız gerekiyor. Bu istilacı türleri durduracak olan bizim doğal balık türlerimiz, canlı türlerimiz var. Bu canlı türlerinin sayısı azalıyor, bunları korumamız gerekiyor. Yoksa bunlara dair bir bariyer çekme şansımız yok. Dışarıdan gelen istilacı türler ya da yabancı türler dediğimiz türlerin kolayca yayılmasını sağlıyor. O nedenle bizim doğal türlerimizi korumamız lazım” ifadelerini kullandı.

“İstilacı türlerden uzak durulmalı”

Akdeniz ve Güney Ege’de var olan istilacı türlerden uzun dikenli Denizkestanesi, Balon Balığı ve Aslan Balığı gibi canlıların zararlı olduğunu ifade eden Sarı, bu türlerden uzak durulması gerektiğini söyledi. Geçtiğimiz günlerde de İskenderun’da bir kişi, yakaladığı Balon Balığını evinde ailesi birlikte yemiş ve ikisi çocuk 7 kişi zehirlenmişti. Bu istilacı türlerin kesinlikle yenilmemesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Sarı, “Balon Balığı zehirli bir türdür. Aslan Balığı’nın yine yüzgeçleri zehirlidir. Uzun dikenli Denizkestanesi ise öldürücü olmamakla birlikte dikenli müthiş bir acı verir. Dolayısıyla bu türlerden kesinlikle uzun durulmalı ve kesinlikle yenilmemelidir” dedi. İstilacı türlerin deniz yaşamına da olumsuz etkisi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Bu tür canlılar hızla çoğalır ve denizlerimizdeki doğal türlerin yaşam alanlarını daraltır, onların yok olmasına sebep olur” dedi.

(HABER MERKEZİ)
Paylaş