“Bu soykırıma itiraz edemeyen hiçbir ülke, insanlığa tek bir söz söyleyemez”

İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarının birinci yıldönümü dolayısıyla AK Parti Çanakkale İl Başkanlığında bir basın açıklaması yapıldı. İl Başkanı Ömer Faruk Göktürk tarafından okunan açıklamada savunmasız sivillerin hedef alınarak uluslararası hukukun hiçe sayıldığı vurgulanırken; yaşananlara sessiz kalarak bu soykırıma itiraz edemeyen hiçbir ülkenin insanlığa söyleyecek tek bir sözünün bile kalmadığı vurgulandı.

1036

İsrail'in Filistin'e yönelik başlattığı saldırıların birinci yıldönümü dolayısıyla 81 ilde eş zamanlı olarak basın açıklaması yapıldı. AK Parti İnsan Hakları Başkanlığı tarafından 7 Ekim 2023 ve sonraki süreçte İsrail’in Gazze başta olmak üzere gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerin ve katliamların unutulmamasını sağlamak ve katledilen masumları anmak amacıyla hazırlanan açıklama AK Parti Çanakkale İl Başkanı Ömer Faruk Göktürk tarafından okundu.

Basın açıklamasına AK Parti MKYK-Genel Merkez Çevre, Şehir ve Kültür Başkan Yardımcısı ve 27. Dönem AK Parti Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu, AK Parti Merkez İlçe Başkanı Recep Ragıp Barış, AK Parti Belediye Meclisi üyeleri Ergin Sezen, Mehmet Özkurnaz ve Özlem Karadayı’nın yanı sıra il ve ilçe teşkilatı üyeleri, gençlik ve kadın kolları üyeleri ile partililer katıldı.

Çanakkale AK Parti İl Başkanı Ömer Faruk Göktürk tarafından okunan basın açıklamasında savunmasız sivillerin hedef alınarak uluslararası hukukun hiçe sayıldığı vurgulandı.

Göktürk açıklamada şu ifadeleri dile getirdi:

“Bugün, İsrail'in Filistin'e yönelik başlattığı insanlık dışı saldırının birinci yılında bir araya gelmiş bulunmaktayız. Bu vesileyle, Filistin halkının maruz kaldığı zulmü bir kez daha güçlü bir şekilde kabul etmediğimizi ve Filistin davasını savunmaya devam edeceğimizi tüm dünyaya bir kez daha ilan ediyoruz.

İsrail, Gazze Şeridi'ne yönelik başlattığı saldırılar ile Filistinli savunmasız sivilleri hedef almış, uluslararası hukuku hiçe sayarak büyük bir insanlık suçuna imza atmıştır.

İşlediği soykırım suçunun üzerini örtmek için de 7 Ekim'i bahane etmektedir. Bu noktada çok önemli bir gerçeğin altını çizmek istiyoruz: 7 Ekim'i, meselenin sanki sıfır noktasıymış gibi ele alan bir yaklaşımı kesinlikle kabul etmiyoruz. 7 Ekim esasında İsrail katliam ve soykırım makinasının hız ve şiddetinin daha da artmasıdır. Bir yılın içinde 17 binden fazla çocuk, 11 binden fazla kadın olmak üzere 42 binden fazla masum Filistinli sivil İsrail'in acımasız ve insanlık dışı saldırılarında şehit düştü.

Hiçbir şey 7 Ekim'de başlamadı! Süre giden soykırıma 7 Ekim sebep olmadı!

77 yıllık bir işgal, zulüm ve katliam tarihinden bahsediyoruz. Topraklarından edilmiş; hakları ve malları gasp edilmiş; öldürülmüş; katliama uğramış milyonlardan bahsediyoruz. Böyle bir gasp ve hırsızlığın üstüne kurularak, uluslararası hamilerinden yüz bulup günümüze kadar gelen bu suç şebekesinden zaten ne hak ne hukuk ne de adalet beklenebilir.

Diğer taraftan, uluslararası hiçbir kurum bu insanlık dışı durumun durdurulması için yeterli çaba sarf etmemiş, insan haklarını ağzından düşürmeyen bazı Batılı devletler maalesef ki İsrail'i kınama cesareti bile gösterememiştir. Bugün hala uluslararası toplum gereken adımları atmaktan, uluslararası hukuku işletmekten son derece uzaktır.

İsrail, bölgenin ortasına Batılı güçlerce bırakılmış bir bomba misali on yıllardır bölgede istikrarsızlık ve kaos kaynağı olmayı sürdürmektedir.

İsrail, kurulduğu günden bu yana, Batı'nın çifte standardını, ikiyüzlülüğünü ve ikircikli tavrını gösteren bir örnek olmuştu. 7 Ekim'den bu yana da acizlik, zayıflık ve sefaletini de göstermiş oldu. Bugün bu katliama ses çıkarmayan hiçbir devletin kendini ciddi bir devlet olarak görme hakkı yoktur. Yine bugün bu soykırıma itiraz edemeyen hiçbir ülkenin insanlığa söyleyecek tek bir sözü kalmamıştır.

İsrail 1930'ların Nazi Almanyası'ndan farksızdır. Tıpkı Nazi Almanyası gibi soykırımcı, saplantılı ve ırkçı bir ideolojiye sahiptir. Yine tıpkı Nazi Almanyası gibi saldırgan, şımarık, küstah davranışlar sergilemektedir. İsrail bugün Ortadoğu'da etrafına bulaşan ve tüm bölgenin düzen ve istikrarını tehdit eden bir yapıdır. Nazi Almanyası'nın durdurulmamasının dünyanın başına açtığı dertleri tarihten biliyoruz. Bugün de İsrail durdurulmadığı takdirde tüm bölgeyi ateşe atana kadar devam edecektir.

Bu nedenle tüm gücümüzle haykırıyoruz:

İsrail durdurulmalıdır! Netanyahu hesap vermelidir!

Diğer taraftan devam eden bu vahşet karşısında ortak bir adım atamayan İslam dünyasının içinde bulunduğu durumdan da dersler çıkarmalıyız. Bu anlamda güçlü bir Türkiye'nin daha adil bir dünya ve daha etkin bir İslam dünyası için ne kadar elzem olduğunu bir kez daha görüyoruz. Türkiye olarak Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Filistin'in haklı davasını her zaman ve her platformda savunduk; savunmaya da devam edeceğiz. Türkiye, yalnızca diplomatik yollarla değil, aynı zamanda insani yardımlar ve kalkınma projeleriyle de Filistin halkının yanında olmuştur. Filistin'e yapılan insani yardımların büyük çoğunluğu bugün ülkemiz tarafından yapılmaktadır.

Konuyu insani boyutlarının yanı sıra stratejik boyutlarıyla da en ince ayrıntılarına kadar ele alıyoruz. İsrail saldırganlığının ülkemize de yönelebileceği riskini tüm bölge ülkeleri gibi biz de görüyoruz. Vadedilmiş topraklar safsatasının içine ülkemiz topraklarını da katan bu suç şebekesinin planlarının farkındayız. Stratejik tüm hazırlıklarını yapan bir ülkenin özgüvenini taşıyoruz. Fakat aynı zamanda toplumsal istikrarın da hayati olduğunu bildiğimizden iç cepheyi güçlü tutmak için vatandaşlarımızı ülkemizin karşılaşabileceği uluslararası tehditler konusunda siyasi ve ideolojik tutumlarından bağımsız olarak tek bir cephede birleşmeye davet ediyoruz.

Bu nedenle Cumhurbaşkanımızın yıllardır tekrar ettiği “bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep beraber Türkiye olacağız” şiarını bir ahitleşme olarak görüyoruz.

Bu anlamda güçlü bir Türkiye'nin ve siyasi iradenin öneminin hem bölgemiz hem de insanlık için ne denli hayati olduğunu bir kez daha vurguluyoruz. Filistin davasına sahip çıkan Cumhurbaşkanımızın küresel çeteler ve onların yerli işbirlikçileri tarafından yıllardır neden hedef alındığını bugünlerde yeniden idrak ediyoruz.

Filistin, sadece bir coğrafi bölge ya da bir halkın mücadelesi değildir; Filistin, tüm insanlığın vicdan davasıdır. Filistin'in bağımsızlık mücadelesi, aynı zamanda evrensel insan hakları mücadelesidir. İsrail'in işgal politikalarına, Filistin halkına uyguladığı zulme ve insan hakları ihlallerine karşı mücadelemiz Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde devam edecektir.”

Basın açıklamasının ardından İl Başkanlığınca hazırlanan Filistin sergisi gezildi.

(HADİYE AYŞE İRİM)
Paylaş